Sonunda kendimi bulduğum yer burasıydı. Kafamdaki gezi notlarında sadece bunlar kalmıştı.
Suda-aynada, büyümüş- küçük bir kız çocuğu vardı.
Kızgındı, kırgındı, ilk kez bana dargındı.
Başbaşa sessiz konuştuk uzun uzun…
Öfkesi büyüktü… Hesaplaşmamız zaman aldı…
Helalleşmemiz kolay olmadı.
Öfkemi kırgınlıklarımı usulca denize bıraktım.
Hesap da verdim söz de…
Sonra küçük kızla kucaklaşlaştım.
Güldük, durulduk, hatırladık…
Deniz bize hep deva idi.
Çocukken, gençken, yanlızken, kalabalıkken…
Yorgunken, kızgınken, aşıkken, acı çekerken…
Çılgınca eğlenirken, çocuklarımla oynarken…
Mutluluktan uçarken hep olmak istediğimiz ve mutlaka huzurla noktalanan bir yerdi.
Keşke bütün denizleri gezebilsek dedi. Gezi planımızda hep deniz olsa…
Oysa zamanında bir ağabey bütün Denizleri Gezmişti…
Kesinlikle az biraz deliydi..
Bu deli kızın yola gelmesi için yapılacak belliydi…
Öfkelenince, duygulanınca, kızınca, şaşırınca, bocalayınca, çıldırınca, susunca en yakın denize atıverilmeliydi
Kibele Gökçe