Paris’in en yüksek tepesinde bulunan Sacré-Cœur yani “Kutsal Yürek” Bazilikası aslen Fransa-Prusya Savaşı sırasında hayatlarını kaybeden askerlerin anısına yapılmış.
Hristiyan aleminde dini öneme sahip olan ve “şehitler tepesi” olarak da bilinen Montmartre tepesine kurulmuş olan bazilikanın inşaatına 1875 yılında başlanmış. Ekonomik zorluklar ve araya giren savaşlar nedeni ile inşaat ancak 1914 yılında yani başladıktan tam 29 yıl sonra tamamlanabilmiş. Fakat ne yazık ki kilise ibadete açılmadan hemen önce 1. Dünya Savaşı başladığı için açılış ertelenmiş ve resmi açılış savaşın bitmesiyle ancak 1919 yılında yapılabilmiş. Kilise ilk yapılmaya başlandığında doğan bir çocuğun kiliseyi ancak 40 yaşında ziyaret ettiğini düşünürsek yapımı “bir ömür sürmüş” diyebiliriz. Bu süre zarfında bazilikanın baş mimarı 6 defa değişmiş. Kilisenin farklı yönlerinden bir diğeriyse bütün yapım masraflarının halkın bağışlarıyla karşılanmış olması. Özellikle savaş sonrası artan milliyetçilik akımı halkın milli ve dini bir değer yaratma isteği bağış toplanmasına yardımcı olmuş.
Mimari olarak Aya Sofya Kilisesinden ve Saint-Front de Périgueux Katedralinden esinlenerek çizilmiş olan Bazilika 20. Yüzyıl kilise mimarisi için önemli referanslardan birisi. Ortaçağın karanlık ve kasvetli dini yapılarından sonra daha aydınlık, daha mutlu bir Hristiyanlık vizyonu olan yeni dini akımın etkisinde aydınlık ve renkli bir ibadethane olması için çalışılmış.
Paris’in en güzel panorama manzarasını Sacré-Cœur’ün kulesinden izleyebileceğinizi biliyor muydunuz? Kuş bakışı planı haç şeklinde olan bazilikanın bulunduğu tepe deniz seviyesinden 130 metre yüksekte, bazilikanın tepe noktası ise 83 metre. Bu sayede Sacre Coeur 213 metrelik yüksekliği ile Paris’in Eiffel kulesinden sonraki en yüksek noktası. Bu nedenle hemen önünde bulunan yeşil alan piknik severlerin en sevdiği yerlerden birisi. Bazilikaya giden dik yokuşu çıktıktan sonra çimlerin üstünde ufak bir mola verip bir şeyler içerek Paris manzarasına doyabilirsiniz.
Hristiyanlar için Hac yeri sayılan Sacré-Cœur her yıl turistlerin yanı sıra hac amaçlı dini ziyaretçilerini de ağırlıyor. Yıllık 12 Milyon ziyaretçi sayısı ile Fransa’nın Notre Dame katedralinden sonra en çok ziyaretçi alan dini yapısı olan bazilikanın girişi tüm diğer dini yapılarda olduğu gibi ücretsiz ancak alt kattaki mahzen ve panoramayı izleyebileceğiniz kubbeye çıkış ücretli.
Sizce Fransızlar Paris gibi bir metropolde böyle bir yapıyı nasıl bembeyaz tutuyorlar? Sacré-Cœur Bazilikasının en önemli alameti farikası yıllardır hala bembeyaz kalabilen taş duvarları. Kilisenin beyazlığının sebebi duvarların özel olarak getirtilmiş Château-Landon adı verilen özel bir taş ile örülmüş olmasıdır. Bu taşın özelliği üzerine su geldikçe kalsit salgılaması ve böylece kendi kendisini temizlemesidir. Bu sayede bazilika Paris gibi bir metropolün kirli havasına karşın beyazlığını hiçbir özel temizliğe ihtiyaç duymadan koruyor.
Sacré-Cœur Bazilikasının iç özellikleri de en az konumu ve beyaz dış yüzeyi kadar özeldir. “La Savoyarde” adı verilen Çan Fransa’daki en büyük Çan olma özelliğini taşır. 19 Ton ağırlığındaki Çanın kiliseye tam 28 at tarafından taşınarak getirildiği söylenir. Sadece Paskalya, Noel gibi özel bayramlarda çalınan çanın sesi 10 km çapına yayılıyor. Kısacası oteliniz buraya yakınsa erkenden uyanmaya hazırlıklı olmanız gerekiyor :)
Sacré-Cœur’ü özel kılan bir başka mimari özelliği, 475 m² genişliğinde, Fransa’nın en büyük mozaik tavanına sahip olması. Ünlü Fransız mozaik sanatçısı Luc-Olivier Merson tarafından tasarlanmış ve tam 22 yılda yapılmış. Mozaiğin alt kısmında yazan cümle “İsa’nın çok aziz kalbinde, minnettar, tövbekar ve adanmış Fransa ” anlamına geliyor.
Sacré-Cœur’ün bulunduğu Montmartre bölgesi sanatçılar ve gençlerin zaman geçirdiği Paris’in en renkli bölgelerinden birisi. Bazilikayı gezdikten sonra bahçesinde kısa bir piknik yapabilir, yürüyerek şehre inerken bir çok yerel dükkan, galeri ve çeşitli barlarda keyifli zaman geçirebilirsiniz.
Ekin Soyaslan
