Facebook’tan sevgilimin fotoğraflarını öylesine karıştırırken bir şey farkettim. Farkettikçe düşüncelerim içimde kendi kendine kavga eden seslere dönüştü. Nasıl mı? Şöyle:
“Güzel manzaralı, romantik denebilecek birçok yerde benimkinin fotoğrafları var. Üstelik bu fotoğraflar selfie değil. Basbayağı, başka bir çift el fotoğraf çekerken, benim yarimde göz süzmüş, poz vermiş. Göz süzdüğüne göre muhtemelen ortaokul kankası çekmemiştir bu fotoğrafları. Zaten ortaokul kankasıyla da güneşin batışına nazır bir Rumeli Feneri gezisi yapması ayrı bir saçmalık olur. NE? Rumeli Feneri mi dedim? Evet resmen Rumeli Feneri’nde çekilmiş bu fotoğraf. Biz birlikte gidecektik hani oraya? Başka kızları götürdüğü, romantik bakışlar attığı yerlere beni mi götürecek yani? Bir sonraki fotoğrafa bakayım. Bu neresi? Çam ormanları var karşıda ama neresi acaba? Şuradaki tabelaya biraz zoom yapalım… Bant.. Abant! Allah belanı vermesin pislik herif. Ben daha ömrümde hiç Abant’a gitmedim. Belki bu kış seninle yılbaşını orada geçirmek isteyecektim. Sıcak şaraplarla besleyecektim seni çamlara baka baka. Şimdi asla gidemeyeceğiz. O hiç gitmediğim güzel minnoş Abant’a gitmemiz artık söz konusu bile olamaz çünkü sen oraya başka kadınlarla giderek hayallerimdeki saf, romantik tatili kirlettin. Bunu bize nasıl yaptın?” diyerek frenleri boşalmış kamyon gibi yokuş aşağı yardırarak gidiyorum. O anda yanımda olsa, büyük ihtimalle kavga edip, dudak büker, gözümde yaşla yanından ayrılırım, aldatılmış kadın edasıyla. O derece raydan çıktım.
Birden bire kendime geldim, sosyal medyaya küfrettim. Lanet olası Mark Zuckerberg! Hani o çok dalga geçtiğimiz, sevgili yapınca sosyal medya hesaplarını kapatan, ya da daha beteri evlenince ortak Facebook profili açan çiftler var ya.. Yok öyle şeyler yapmayacağım, Allah yazdıysa bozsun ama ilk defa empati kurdum o insanlarla. Cehalet erdemdir diyorlar hani. Görmüyor, bilmiyor, böylece olası krizlere girmemiş oluyorlar. Oh mis.
Akşam boyfriend ile buluştuğumuzda kendisine gün içinde yaşadığım küçük çaplı bu krizi anlattım. Artık kıskanıldığını görüp hoşuna gittiği için mi yoksa gerçekten gülünç bir duruma düştüğüm için mi ya da ikisi birden mi bilmiyorum ama bir süre kıkır kıkır güldü. Rumeli Feneri’ne en yakın kız arkadaşıyla gittiğini anlattı. Abant gezisine de pek detay vermek istemedi ama anladığım kadarıyla fazla romantik geçmemiş. “El ele göl kenarında bir yürüyüş yaptın mı?” dedim, gözlerinin içine dik dik bakarak. “Hayır ya, yemin ediyorum, yapmadım!” dedi. “Tamam,” dedim. Affettim.
Zaten el ele yürüyüş yapılmamışsa Abant’ta, o gezi geziden sayılmaz bence. Abant’ta ahşap evler varmış kiralık. Onlardan istiyorum. Kuzineli soba istiyorum. Kapıyı açtığımda yılın ilk karına basmak istiyorum. Şimdiden kışa dair planlarım var. Vıcık vıcık romantizm kusmak istiyorum resmen. Biri beni durdursun.
Dipnot: Önümüzdeki pazar yani 15/05/2016, kaçıracağım bir etkinlik var. Çok üzülüyorum gidemeyeceğim için ama sorumluluklara sahip bir yetişkin olmak, o çok gitmek istediğin uçurtma festivaline katılamamak anlamına geliyor demek bazen. Evet, 15 Mayıs’ta Kadıköy Moda sahilinde uçurtma festivali yapılacak. İsterseniz uçurtma yapmak için workshop’lar da kurulacakmış öncesinde. Çoluk çocuğu olan ve hala uçurtma görünce zıp zıp zıplayan çocuk ruhlu dostlar için çok güzel, pekte güzel bir gün olabilir. Linki için buraya tık: http://kadikoyguide.com/etkinlik/kadikoy-modada-2016-istanbul-ucurtma-festivali/
Helinistik